90'LAR

90’LAR DA ÇOCUK OLMAK

Doksanlar da çocuk olmanın önemini ömrüm bitse de anlatmaktan hiç vaz geçmeyeceğim neresinden başlasam heyecan kapladı içimi şimdiden hatırladığım duvarlarla çevrili bir gece kondu evinde olduğumuz o zamanlar hayat bam başkaydı sanki evimizin arkasında büyük bir bahçe ve içerisinde meyve ağaçları vardı ağabeyim ben ve kuzenlerim zamanın büyük bir kısmını burada geçirirdik kuzenlerim on katlı bir binanın birinci katında hemen bizim alt sokağımızda yaşıyorlardı bizim bulunduğumuz alan pek çok oyun için çok daha güvenli ve büyüktü hiç bir sorunla mücadele etmek zorunda olmadığımız sadece o anı yaşayan belkide aile içinde olan sorunların bile farkına varmayan çocuklardık olsa bile çocuğun olduğu yerde sorunlar konuşulmazdı sabah akşam oyun oynardık küçük plastik sarı siyah renkte bir bisiklet getirdi bir gün ağabeyim üç tekerlekliydi tüm hayatım o olmuştu adeta annem ev hanımı babam ise o dönemler kendi işi ve çalışanları olan bir insandı hatırladığım her şeyin ucuz ve daha iyi olduğu

Unutulmaz çocukluğun çikolatası olmuştu eti cin elimize geçen her kuruşu bu yada bunun gibi keyif aldığımız yiyeceklere harcardık bu kadar küçük ve temizdi biz çocukların dünyası her gördüğünü istemeyen bir nesildik zaten çok seçenekte yoktu oyunlarımız vardı mesela hiç bıkmadan yorulmadan oynadığımız

Şuan ki kuşak pek bilmez bu oyunu dokuz taş denir adına top ile dağıtılıp belli bir süre içerisinde aynı dairenin içine dizmek gerekir misket saklambaç mendil kapmaca kutu kutu pense gibi daha adını sayamadığım pek çok oyunu vardı doksanlar kuşağına adını altın harfler ile yazdıran hayatı oyun ve sabahları erken saatlerde kalkıp çizgi film izlemek olan biz çocuklar çok şanslıydı

Kim unuta bilir ki onları tabi ki sevimli kahramanlar hafta içi sabahları erken saatlerde hafta sonu ise daha geç saatlerde başlar bizleri ekranlara kilitler ebeveynlere nefes aldırırdı belkide bizleri eğlence anlayışı bu kadar küçük ve masumdu elbette ki tüm her şey bunlarla sınırlı değili

Road runner kim hatırlamaz ki onları sürekli bir rekabetin olduğu fakat her seferinde bir tarafın yenilgisiyle son bulan efsane çizgi film o da bizi uzun bir süre kendine hayran bırakan bir eserdi adeta doksanlarda çocuk olmak gerçek anlamda çok keyif vericiydi sobalı evler o sabanın üzerinde kaynayan çay danlık pişen kestane üzerine meyve kabukları koyarak kokladığımız o sobalar hafta sonu pazar akşamları yapılan duşlar erken saatlerde uyumalar uyku demişken sizleri de aileniz uyuduğunuz misafirlik evlerinden taşıdı mı hiç bazı değerlerimiz yerini teknoloji ile gelen içe kapanık asi çocuklara dönüştü sokakta yürürken ip atlayan sek sek oynayan yada top oynayan çocuklar görmüyorum artık hatta hiç çocuk görmüyorum desem daha doğru olur şimdiki neslin hayatı akıllı telefon ve onun içerisinde dış dünyadan soyutlanmalarını sağlayan pek çok olanak var aile bağları pekte güçlü olmayan dışarıda nasıl bir yaşamamın sürdüğünü bilmeyen bir nesil annelerimizin elinden tutup pazara giderdik mesela fırından ekmek alıp eve gelene kadar yarını yerdik komşuculuk vardı en önemlisi işi olan çocuklarını komşusuna emanet ederdi komşuda yemek yenilir sepetle istenen sular içilirdi bir komşu sokakta oynayan çocuğuna salçalı ekmek verirken diğer çocukları unutmazdı asla kapı önlerinde içilen çayları kim unutabilir yapılan sohbetleri mahalle halkıyla gidilen orman pikniklerini belki bazıları hala devam ediyor fakat eski tadında olmadığından eminim düşünüyorum da çocuk olmak çok güzeldi gerçekten hele ki doksanlarda çocuk olmak ayrıcalıktı doksanlar çocuklarına bir sonraki yazımda devam edeceğim siz siz olun hayat ne kadar zor olsa da içinizde ki çocuğu yaşatın

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Osmanlı İmparatorluğu'nun Başarı Sırları: Hiç Duymadığınız 10 Neden

Hobiler ve Fobiler: Aralarındaki Fark Nedir?

ABD’DE YAŞAMAK