Kayıtlar

Psikoloji etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Derin Kuyu, Kısa İp.

Resim
Karnı tok bir insanın ekmek çalması mı daha gariptir, aç bir insanın eline fırsat geçtiği halde nefis gözüken bir yiyeceği çalmamış olması mı? Ya da hiç açlık çekmemiş olan birinin ekmek çalan birini yargılaması mı? Üç öğün açık büfeyle beslenen bir insanın ekmek çalmaması onun yeterince “ahlaklı” olduğunu mu gösterir? Yoksa ahlak dediğimiz şey hem çok aç olup hem de eline en sevdiği yiyeceği çalma fırsatı geçtiği anda mı belli olur ancak? Zaten sahip olabileceğimiz ya da canımızın istemediği bir şeyi çalmamak, her tarafı kamera ve güvenlik görevlisiyle dolu bir yerde hırsızlık yapmamak bizi yeterince ahlaklı yapar mı? Bihter  ahlaksız tamam. Ama sen kaç defa  Behlül  gibi biriyle aynı odada yalnız kaldın? Sana bakıp iç geçiren o hafif göbekli ve biraz ter kokan adama yüz vermedin diye sen ahlaklısın ama Bihter namussuz öyle mi? Emin ol, eğer Behlül göbekli, kel ve gözlüklü olsaydı ve o haline bakmadan amcasının karısına asılsaydı öyle bir namus timsali kesilirdi ki Bihte...

Çerçeve Değişirse Resim de Değişir

Resim
Orhan Kemal, “Çikolata” adlı öyküsünde, sinirlenen bir kız için  “…kızın kırmızı tokası sarardı”  der. İlk okuyuşta tokanın nasıl olup da renk değiştirdiği ve bunun kızın öfkesiyle ne ilgisi olduğu belki anlaşılmayabilir ancak usta yazarın sanatsal bir ifadeyle anlattığı, normalde kırmızı olan tokanın, kızın öfkeden kıpkırmızı olan suratının yanında sarı gibi görünmeye başladığıdır. Gerçekten bazı renkler tek başınayken başka, diğer rengin yanında başka algılanabilir. Az önce mavi gibi gözüken bir rengin yanına öyle bir mavi koyarsınız ki, o renk birden yeşil gözükür gözünüze. Resimlerin çerçeveleri de bunun gibidir. Etrafındaki o renklerin ve şekillerin etkisi, görenin izlenimini ve yorumunu derinden etkiler. Çerçeveyi değiştirdiğinizde yeni bir resme bakar gibi olursunuz. Bu, yaşamımızdaki birçok alan için de geçerlidir. O olayın niteliği, bizim ona hangi açıdan baktığımıza göre değişkenlik gösterir. NLP’de “yeniden çerçeveleme” olarak adlandırılan bu durum basit ama ilginç ...

'Psikolojik bir savaştayım' diyorsanız...

Resim
İnsan psikolojisinde, hakim olma arzusu hep olmuştur. Kontrolü elinde tutmak isteyen kişi veya kişiler, ahlaki sınırlar içinde veya dışında kalarak bunu devam ettirmeye çalışırlar. Egemen olma duygusu evrensel bir duygudur. Bu duyguyu adil ve doğru yönetebilmek, tarihte çok az liderde gerçekleşmiştir. İster ailede, ister şirket yönetiminde, isterse ülke yönetiminde olsun bazı psikoloji yasaları biliniyorsa doğru kararlar verilecek, doğru yöntemler uygulanacaktır. Psikolojik savaş; klasik anlamdaki savaşın kazanılması veya kaybedilmesinde, savaştan sonra da üstünlüğün devam etmesinde, yahut sorunların çözülmesinde insanların ruh haline etki ederek sonuç almak olarak tanımlanır. Düşmanını tanımayan, savaşta yenilir. Hem kendisini hem düşmanını tanımayan savaşta yenildiği gibi savaştan sonrada toparlanamaz. Düşmanını tanımayıp kendisini tanıyan, savaştan sonra başarıya ulaşabilir. Hem kendisini hem düşmanını tanıyan gücün ise, yenik düşme ihtimali yok gibidir. Kendisini tanımayıp düşmanın...

Mutlu Çocukluk Sağlam Psikoloji.

Resim
Psikolojik sağlamlığı yüksek kişiler hacıyatmaza benziyor. Mutlu çocukluk sağlam psikoloji. Psikolojik sağlamlığı “toparlama gücü” olarak tanımlanır. “Psikolojik sağlamlığın ölçütü hastalık, travmalar gibi olaylar sonrası ne kadar zamanda toparlandığınızdır. Psikolojik sağlamlık düzeyi yüksek insanları ‘hacıyatmaza’ benzetiyorum, düşer belki ama hemen toparlar” dedi. Kişide iyimserlik, öz saygı, affedicilik, şükran duyma, farkındalık varsa kişinin psikolojik sağlamlığının yüksek olduğunu anlarız “Bu konuda yaptığım bir araştırmaya göre çocukluğunu mutlu geçiren insanların psikolojik sağlamlığının daha güçlü olduğu anlaşıldı” dedi. “Psikolojik sağlamlığın ölçütü hastalık, travmalar gibi olaylar sonrası ne kadar zamanda toparlandığınızdır”  psikolojik sağlamlık düzeyi yüksek insanları ‘hacıyatmaz gibidir . Online gerçekleştirilen seminerin moderatörlüğünü Canan Ekmekçioğlu üstlenirken, pozitif psikoloji ve psikolojik sağlamlığı tanımlayarak giriş yapan Doğan, pozitif psikolojinin yen...

Kar yağışı hayatımızı nasıl etkiliyor ?

Resim
Kar yağışı hayatımızı nasıl etkiliyor, kar yağışı yaşamımızda neleri değiştiriyor. Kar yağışı, kimilerini çok mutlu ederken kimileri neden mutsuz oluyor.. İşte hepsinin cevabı... BAZILARI MUTLU BAZILARI OLUMSUZ OLUR Kar yağışı kişinin hayatındaki algısı ile değişkenlik göstermektedir. Karın yağmasını olumlu karşılayan bir birey bu durumu her zaman olmadığı için mutluluk ile karşılarken diğer bir birey şehir yaşamında kendisine olumsuz bir etki yarattığını düşünebilir. KİŞİLERİN ALGISI DEĞİŞİYOR Çoğu kişi doğaya karşı olumlu tepki vermektedir. Ancak kent yaşamı kişinin algısını değiştirmektedir. Bir çok kişi karın kent hayatına etkileri nedeni ile evinden çıkmamakta, karın zamansal aksilikleri nedeni ile kaygılanmaktadır. KAR YAĞIŞININ POZİTİF ETKİSİ Insanlar nadir olan olaylar karşısında mutlu olurlar ancak bu mutluluk algılara ve yaşanılan fiziki koşullara göre değişiklik göstermektedir.  Karın pozitif etkisini algılayabilmek için olumsuz etkisini azaltmak germektedir. HAYATI YORU...

Narsistler daha mı mutlu?

Resim
Kendilerine "olağanüstü" önem veren ve genelde "utanç" duygusundan yoksun olan narsistler, psikologlara göre çok daha mutlu. Narsistler daha mı mutlu? Belfast Queen Üniversitesi'nde görevli araştırmacılar narsizmi ve narsistleri inceledi. Araştırmaya göre, narsistler her ne kadar genelde çevrelerindekilerini sıklıkla kızdırsalar da, birçok kişiyle göre daha az stresli veya da daha az depresif oluyorlar. Psikolog Doktor Kostak Papageorgiou, narsizme olumsuz yaklaşanların, narsistlerin kendilerine olan faydalarını gözden kaçırdığını söylüyor. Araştırmacılar, narsizmin "modern toplumlarda neden yükselmekte olduğunu" anlamak için bu araştırmayı yaptıklarını belirtiyor. Siyasette, sosyal medyada ve ünlüler dünyasında narsist tavırların arttığını ifade eden uzmanlar, bu artışın "zehirli" bir akım olarak görülüp görülmediğine de baktı. Araştırmacılar narsistleri, "riskli tavırlarda bulunan, kendileriyle ilgili gerçekçi olmayan bir üstünlük bakı...

Platonik takıntının nedeni çocukluk mu?

Resim
Takıntı haline gelen platonik aşkların kökeni çocukluk hatta bebeklik dönemine kadar uzanıyor. Güvenli bağlanma problemlerinin platonik takıntının gelişmesinde önemli bir faktör olduğunu belirten uzmanlar, “Güvenli bağlanma, kişinin kendisini sevilmeye değer bir kişi olarak algılaması anlamına gelmektedir. Güvenli bağlanma problemi olan kişilerde takıntılı aşka daha sık rastlanmaktadır”  Takıntı haline gelen platonik aşklarla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Şenyuva, şunları söyledi: “İnsanlık tarihi kadar eskiye dayanan bir kavram AŞK! Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Hades ve Persephone. Aşk efsaneleri, aşk hikâyeleri, aşk şiirleri, aşk şarkıları, aşk ölümleri. Daha nicelerini okuduk, gördük ve belki de yaşadık… AŞK, bir delilik midir, bir duygu mudur, bir uçuş mudur? Eğer aşk bir uçuş ise aşkta tek kanatla uçulmaz ki, iki kişi gerekir. Sevdiğini yalnızca seven kişinin bildiği, sevilen kişinin haberinin olmadığı aşklar olsa bile… Başkaları ile güvenilir, samimi ilişkiler kur...

Bazı insanlar neden kötü? Hep mi kötülerdi

Resim
Kişilik psikolojisi kötülüğü nasıl açıklıyor? Bazı insanlar neden kötü? Hep mi kötülerdi? Bazı insanlar neden bencil ve kötü karakterlidir, başkalarına acı çektirmekten hoşlanır? İnsan beyninin en karanlık köşelerini inceliyoruz  Diyelim ki zararsız böcekleri kahve öğütme makinasına atıyorsunuz; bu iş hoşunuza gider miydi? Ya da sokaktan geçen herhangi bir insanı sağır edici bir sesle korkutmak? Bunlar Delroy Paulhus’ın içimizdeki “kötü insanları” anlamak için yaptığı deneylerden bazıları. Kanada’daki British Columbia Üniversitesi’nde psikoloji profesörü Paulhus bazı insanların neden başkalarına acı çektirmekten hoşlandığı sorusuna cevap arıyor. Bu tür insanlar ise sadece psikopatlar ve katiller değil; okuldaki zorbalardan internet trollerine, hatta politikacı ve polis gibi toplumun üst kesimine mensup kişiler bile bu kategoriye girebiliyor. Paulhus, bu insanlar hakkında hemen yargıya varmanın kolay olduğunu söylüyor. “Tanıştığımız insanlar hakkında melek ve şeytan kalıbını kullanm...

Geçirdiğiniz çocukluk yaşlılığınızı belirliyor

Resim
Geçirdiğiniz çocukluk gelecekteki yaşlılığınızı belirliyor. Bana çocukluğunu anlat, sana nasıl bir yaşlı olacağını söyleyeyim! Yaşamın her döneminin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, bireyin yaşlanırken her dönemden yaralar alarak büyüdüğüne dikkat çekiyor. Uzmanlara göre nasıl yaşlanacağımızı, yaşlandığımızda kim olacağımızı ve nasıl hissedeceğimizi çocukluk, gençlik ve yetişkinlik döneminde yaşadıklarımız belirliyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog İnci Birincioğlu, hayatın önemli dönemlerinden biri olan yaşlılık dönemindeki psikolojik değişimleri anlattı. 65’TEN SONRA YAŞLILIK BAŞLIYOR Uzman Klinik Psikolog İnci Birincioğlu, “Psikoloji tarihine baktığımızda; insanın kimlik ve kişilik kavramlarının gelişimi ya da dönüşümü üzerine birçok kuram oluşturulduğunu görürüz. Bu kuramlar insanın doğumundan itibaren fiziksel olarak olgunlaşmasına paralel olarak, psikolojik ve sosyolojik anlamda da bir takım değişim süreçleri...

Kişilerarası İletişim Problemleri

Resim
Kişilerarası ilişkilerde yaşanan güçlükler, bugün tek başına bir tanı kategorisi olmamakla birlikte çeşitli psikopatolojiler açısından önemli bir yatkınlık faktörü ve kişinin genel iyilik halini olumsuz yönde etkileme potansiyeline sahip bir olgudur. Söz gelimi, günümüz psikoterapi yaklaşımlarının önemli bir bölümü, depresyonun kişilerarası ilişki zemininde oluştuğunu ve ilişki düzeldikçe depresyonun da düzeleceğini öngörür. Bunlara göre, kişinin sosyal bağları, bunların kalitesi kişinin sosyal uyumunda ve depresyona yatkın olmasında temel rol oynar. Depresyonun yanı sıra, kişinin uyumu üzerinde bozucu etkiye sahip pek çok duygusal ve psikolojik sorun da kişilerarası alanda kendini gösterir. Kişinin yerleşik ilişki kurma örüntüleri, kişinin kendine ve diğerlerine ilişkin olumsuz algılarının değişmesine olanak vermediği için bu alandaki sorunların kronikleşmesine neden olabilir. Bu nedenle kişinin kendisi ve çevresiyle huzur  ve doyum verici ilişkiler kurmasının güçleşme...

Uyku Bozuklukları

Resim
Uyku Bozuklukları Uyku, insan yaşamının 1/3’inden fazlasını kaplayan fizyolojik bir gereksinimdir. Uyku bozuklukları, pek çok ruhsal hastalığa eşlik edebildiği gibi, birincil olarak sadece uyku bozukluğu gelişebilir. Ancak uyku sadece zihinsel yaşamın önemli bir parçası değil, aynı zamanda hormonal düzenlemede de önemli rol alan bir süreçtir. Bu nedenlerle uyku bozukluğu nedeni saptanarak derhal tedavi altına alınmalıdır ve mutlaka nedene yönelik ilaç tedavisi verilmelidir. Başlıca uyku bozuklukları : İnsomnia-Uykusuzluk:  Uykuya dalma güçlüğüdür. Aslında bir psikiyatrik tanı sınıflandırması olup olmadığı durumu oldukça karmaşıktır. Araştırmacıların çoğu uykuya dalma güçlüğünün diğer psikiyatrik durumlara ikincil olarak ortaya çıktığını ve hastalığın tedavisiyle uykuya dalma güçlüğünün de ortadan kalktığını iddia etmektedir. Buna karşı çıkan görüş ise uyku bozukluğunun birincil olduğunu ve diğer klinik tablolardan bazılarının uyku bozukluğuna ikincil olarak geliştiğini ...

Stresle Başa Çıkma

Stresle Başa Çıkma ve Öfke Kontrolü Stres organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdit edilmesinde ve zorlanmasında oluşan bir durumdur. Bir tehditle karşılaşan birey, bu tehditle başa çıkamayacağına veya geçinemeyeceğine inanmışsa strese girer. Stres fiziksel olarak bireyde çarpıntı, kas gerilimi, kan basıncının artması olarak belirir. Uzun dönemde baş ağrısı, migren, yüksek tansiyon ve kalp hastalıkları oluşturabilir. Stres duygusal olarak bireyde endişe, karamsarlık, kızgınlık, öfke yaratır. Uzun dönemde kronik anksiyete ve depresyon, psikotik depresyon, fobiler, kişilik değişiklikleri, kişiliğin çözülmesi gibi ruhsal hastalıklar oluşturabilir. Stres zihinsel olarak dikkati toplayamama, unutkanlık, uzun dönemde uyku bozuklukları, takıntılı düşünceler oluşturabilir. Fizyolojik, duygusal ve zihinsel etkilerin sonunda bireyde üretkenliğin azalması, yaşamdan keyif alamama, yakın ilişkilerden uzaklaşma, geriye çekilme, boşluk ve anlamsızlık duyguları oluşabilir. Bireysel bütünlüğü...

Davranış Bozuklukları

DavranışBozuklukları Davranış/Davranım bozukluğu, belirtileri çocukluk döneminden itibaren gözlenen; başkalarının temel haklarına saldırı, içinde olunan yaşa uygun şekilde sergilenmesi beklenen toplumsal değer ya da kuralları hiçe sayma, agresif ve yıkıcı tarzda davranışlar sergileme, karşı tarafı aldatmayı amaçlama (yalan söyleme gibi) gibi tekrar edici davranış örüntüsüdür. Davranış Bozukluğunun Belirtileri Davranış bozukluğu olan bireyler, diğer insanların duygu, istek ve beklentileri ile ilgili olarak empati kurma becerisinden yoksundur. Belirsizliğin eşlik ettiği durumlarda etraftaki insanların niyetlerini düşmancıl ve tehdit edici olarak algılama eğilimindedirler. Saldırgan tarzda tepkiler göstermekle birlikte bu tepkilerinde haklı olduklarını düşünebilirler. Katı, değişmez tarzda düşünce yapısı eşlik ettiğinden, eylemlerinden suçluluk ya da pişmanlık duyma gözlenmez. Genelde kabahati etraftaki kimselere atfetme eğiliminde olurlar (“Bana ters ters baktığı için vurmak zorunda kald...