Kayıtlar

Nisan, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Anlayış ve Hoşgörü...

İnsan, insan içinde doğar, insan içinde büyür ve her zaman yine insanlarla birlikte yaşar. Bu, onun tabiatının gereğidir. Madem ki; hayat, tek başına değil, toplum içinde sürdürülecektir. O halde, diğer insanlarla, iyi ilişkiler içinde bulunmak icab eder.  Bu, huzurlu ve mutlu olmanın da temel şartıdır. Her insanın düşünce ve davranışları farklıdır. Dünyada hiçbir insanın sesi, huyu, karakteri, sîması, parmak izi, vs.. bir diğerine benzemediği gibi, inanç ve düşünceleri de benzemez. Bu farklılık sebebiyle; meydana gelebilecek olumsuzlukların bertaraf edilmesi için, tarafların asgari müşterekte buluşmaları, başka bir ifade ile ölçülü ve müsamahalı olmaları gerekmektedir. Ailede, okulda ve iş hayatında birlikte olduğumuz kimselere karşı anlayış göstermemiz, toplum içinde daha çok sevilip sayılmaya ve karşılıklı güven duygularının güçlenmesine sebep olur.  Bu da, anlayış ve hoşgörü ile sağlanır.   Hoşgörü; bir anlayış biçimidir. Tolerans, müsamaha ve uzlaşmaya da hoşgörü den...

Yaşam Koçluğunda Etkileşim

Resim
Bir insanın hayatına dokunabilmek için arada bir bağ oluşması gerekmektedir. Bu bağ ise iyi bir dinleyici olarak gerçekleşir.  Koçluk güven, inanç ve yargılamama üzerine kuruludur.  Güven ve bağ Yaşam Koçu ile Danışan ilişkisini dengede tutar. İnsanlar duyulmak ister, bu insan doğasın da ki en güçlü motivasyon kaynağıdır. Duyabilmek için ise tüm benliğimiz ile dinlememiz gereklidir. Eğer gerçekten dinlersek sezgimiz en iyi rehberimiz olur. İyi bir dinleyici olabilmek Yaşam Koçluğu sürecinin temel taşıdır. Bastırılmış bir rahatsızlığın yada hareketteki bir kusurun "kör nokta" da yatıyor olması kuvvetle muhtemeldir. İnsanın doğası gereği anlatmayı severiz. Anlatım esnasında konular arasın da kaybolmak, konunun özü yerine yoğun olarak  duygulara odaklanmak  çözümden uzaklaşmalara neden olmaktadır. Öncelikleri belirlemek çoğu zaman zor olabilmektedir. Duygularımızın bizi yönlendirmesine izin verdiğimiz de aslında kontrolümüzü de onlara devretmiş oluruz. Doğal olan duygul...

Derin Kuyu, Kısa İp.

Resim
Karnı tok bir insanın ekmek çalması mı daha gariptir, aç bir insanın eline fırsat geçtiği halde nefis gözüken bir yiyeceği çalmamış olması mı? Ya da hiç açlık çekmemiş olan birinin ekmek çalan birini yargılaması mı? Üç öğün açık büfeyle beslenen bir insanın ekmek çalmaması onun yeterince “ahlaklı” olduğunu mu gösterir? Yoksa ahlak dediğimiz şey hem çok aç olup hem de eline en sevdiği yiyeceği çalma fırsatı geçtiği anda mı belli olur ancak? Zaten sahip olabileceğimiz ya da canımızın istemediği bir şeyi çalmamak, her tarafı kamera ve güvenlik görevlisiyle dolu bir yerde hırsızlık yapmamak bizi yeterince ahlaklı yapar mı? Bihter  ahlaksız tamam. Ama sen kaç defa  Behlül  gibi biriyle aynı odada yalnız kaldın? Sana bakıp iç geçiren o hafif göbekli ve biraz ter kokan adama yüz vermedin diye sen ahlaklısın ama Bihter namussuz öyle mi? Emin ol, eğer Behlül göbekli, kel ve gözlüklü olsaydı ve o haline bakmadan amcasının karısına asılsaydı öyle bir namus timsali kesilirdi ki Bihte...

Yolumuza Koyduğumuz Engeller

Resim
İnsan, sınırsız bir hayal gücüne ve bunları gerçekleştirebilecek muazzam bir potansiyele sahiptir. Ne var ki zaman içinde oluşturduğu inanç kalıpları, kaygıları ve çevresinin ona öğrettiği ezberlerle bu potansiyelinin büyük bölümünü kullanamaz ve daha da kötüsü farkına bile varamaz hale gelir. İnsanın potansiyeli ile kendisi arasına koyduğu her duvar bir ‘engel’dir. Tim Gallwey bunu “ potansiyel  eksi  engel  =  performans”  formülüyle açıklar. Tıpkı bir balonun havalanmasını engelleyen kayalara bağlı ipleri kesmek gibi, engellerimizi fark edip ortadan kaldırdığımızda her şey kendiliğinden yoluna girer. Kendimize koyduğumuz en yaygın engeller ise şunlardır: 1. NET BİR VİZYONUMUZUN OLMAMASI Genellikle istediğimiz şeyleri kafamızda net bir resim, somut bir hedef ve açık bir amaç haline getiremeyiz. Biri bize hayallerimiz hakkında birkaç detaylı soru sorduğunda isteğimizin netliği ve sınırları hakkında şüpheye düşmeye başlarız. Oysa gideceği limanı bilmeyen yelkenl...

Kısır Döngüden Çıkmak.

Resim
Kimi zaman kendimizi bir hamster çarkında gibi hissederiz. Ne kadar hızlı ve çok koşarsak koşalım yerimizde saydığımızı fark ederiz. Masallardaki  “Az gitmiş, uz gitmiş, bir arpa boyu yol gitmiş”  deyişi gibi… Hedefe ulaşmak şöyle dursun, yönümüzü bile değiştiremeden boşa çabalar dururuz. Bu bir  ‘kısır döngü’ dür. Aynı olumsuz sonucu veren ve çözüm getirmeyen durumların tekrarlanması, olarak tanımlanabilir. Enerjimizi tüketen ve bizi umutsuzluğa iten bu kısır döngüleri kırıp istediğimiz hayatı yaşamak için yaşantımızda birkaç ince ayar ve güncelleme yapmak gerekiyor: 1- RUTİNDEN KURTULUN İnsan beyninde günde ortalama 70 bin fikir dolaşır ve bunların %95’i bir önceki günle aynıdır. Bunun en temel sebebi günlerimizin ve o günler içindeki eylemlemlerimizin neredeyse aynı oluşudur. Her gün aynı görüntüleri, aynı duyguları, aynı sesleri, aynı tatları görmek beynimizi de rutine alıştırır ve yeni düşüncelere kapatır. Her gün kahvaltıda aynı şeyleri yemek, işe aynı yoldan gitmek...

Çerçeve Değişirse Resim de Değişir

Resim
Orhan Kemal, “Çikolata” adlı öyküsünde, sinirlenen bir kız için  “…kızın kırmızı tokası sarardı”  der. İlk okuyuşta tokanın nasıl olup da renk değiştirdiği ve bunun kızın öfkesiyle ne ilgisi olduğu belki anlaşılmayabilir ancak usta yazarın sanatsal bir ifadeyle anlattığı, normalde kırmızı olan tokanın, kızın öfkeden kıpkırmızı olan suratının yanında sarı gibi görünmeye başladığıdır. Gerçekten bazı renkler tek başınayken başka, diğer rengin yanında başka algılanabilir. Az önce mavi gibi gözüken bir rengin yanına öyle bir mavi koyarsınız ki, o renk birden yeşil gözükür gözünüze. Resimlerin çerçeveleri de bunun gibidir. Etrafındaki o renklerin ve şekillerin etkisi, görenin izlenimini ve yorumunu derinden etkiler. Çerçeveyi değiştirdiğinizde yeni bir resme bakar gibi olursunuz. Bu, yaşamımızdaki birçok alan için de geçerlidir. O olayın niteliği, bizim ona hangi açıdan baktığımıza göre değişkenlik gösterir. NLP’de “yeniden çerçeveleme” olarak adlandırılan bu durum basit ama ilginç ...