Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaşam Koçu

Resim
Koçluk, birlikte çıkılan bir yolculuk... Koçluk Nedir diyerek araştırma yapınca pek çok yerli yabancı sitede ve kaynakta birbirine benzer tanımlamalar ve açıklamalar bulmak mümkün. Şöyle genel tanım toparlayayım dediğimde Koçluk hakkında pek çok tanım yanında  “Kişisel ve mesleki potansiyeli maksimize etmek üzere, karşısındakini daha fazla düşünmeye teşvik ederek yaratıcı süreçler içine girmesi için ilham veren, müşteri ile koçun işbirliği içinde olduğu bir ilişkidir.” Öte yandan işi biraz daha kurcalayıp kelimenin kökenine indiğinizde çok daha sağlıklı ve tatmin edici sonuca ulaşıyorsunuz. En azından benim için öyle oldu ve bu şekilde bir tanım derlemek hem daha keyifli hem de tatmin edici oldu benim için. Koç kelimesi bizdeki erkek koyun anlamını yani boynuzları bir kenara bırakacak olursak İngilizce “coach” kelimesinden geliyor. Peki o, oraya nerden gelmiş acaba? Çünkü biliyoruz ki İngilizcedeki coach da birden çok anlamlı (gibi görünüyor) ve hem şehirler arası büyük otobüsler h...

Dinleme Sanatı.!!

Resim
İletişimde konuşmak kadar dinlemek de bir sanattır. İyi bir iletişimin birbirinden ayrılmaz iki yüzüdür konuşmak ve dinlemek. Çoğu zaman dinlemek sessiz kalıp konuşma sırasını beklemek gibi algılanır. Ve bu tamamen dinlemenin dışında başka bir durumdur    Koçluk çalışmalarında hem koç olarak bütünsel bir dinleme haline gireriz hem de danışanlara ve koç adaylarına bütünsel dinleme nasıl yapılır öğretiriz. Çünkü sosyal varlık olan insan her daim birileriyle iletişim halinde bulunur, iyi bir dinleyici olmak için Yaşam Koçu olmanıza gerek yok. Zaten her insanın iyi bir dinleyici olması gerekiyor. Yoksa şu an olduğu gibi pek çok ilişki anlaşılmadığı ya da yanlış anlaşıldığı için çatışma içine düşüyor. Peki nedir bu dinleme hataları biraz bakalım. Karşı taraf konuşurken duyduklarımızı hemen… – Karşılaştırmak – Vereceğimiz öğüdü düşünmeye başlamak – Yargılamak – Kendi düşüncelerimize dalmak – Haklı çıkma, savunma mekanizmalarını harekete geçirmek bunlardan bir kaçı Oysa a...
Resim
Egosu yüksek Türk erkeği; - Para kazanmaya başladıktan sonra yürüyüşü değişir. - Annesinin "aslan oğlum"telkiniyle kendini aslan zanneder. -Takım elbise giydiğinde bürokrat ya da iş adamı, spor giyince kendini Avrupalı zanneder. - Aynaya bakmadan kadınlara not verir. "Kadın dediğin" diye başladığı cümlenin sonunu "itaat etmeli" diye bitirir. -Tek güç aldığı yer işidir. -Duygusal sorunları çözemediği için ağlayan kadından,konuşmak isteyen,sorun anlatan kadından kaçar.. -Biraz para kazanıyor diye her kadını elde edeceğini zanneder. -İşinden,parasından ve kendini övmekten başka anlatacağı bir şeyi yoktur. -Saplantılı şekilde parti veya takımını savunur. -Tatil denildiğinde aklına direkt memleketi gelir. -Evlendiğinde eşinin annesi gibi davranmasını ister. Davrandığında ise "ben senin çocuğun değilim",ergen isyanı gösterir.. -Biraz havaya girince "yoğunum" sözü ile tüm sorumluluklarını öteler.. -Memleketine laf söyletmez,eşinin ...

Restoranda Yapılan Hatalar.

Resim
Çalışanlar bir restoranın yüzüdür. Bu yüzden karşılama personeli nazik, misafirperver, sıcak olmalı ve her şeyden önce markayı temsil etmelidir. Çalışan faktörünü ve verilen servis hizmetinin kalitesini önemsememek büyük hatadır. İşte en yaygın restoran hizmeti hatalarından 15 tanesi. 1. Zayıf karşılama Çalışanlar, konukların bir restorana girerken karşılaştıkları ilk ekip üyeleri olduğundan ilk izlenimi yaratmaktan büyük ölçüde sorumludur. Ölçülü bir biçimde sıcak olmalı ve ev sahibi rolünü oynamalıdır. Bu yüzden, "Kaç kişisiniz?", ‘’Açık alanda mı oturmak istersiniz?’’ soruları yerine ‘’Hoş geldiniz’’ gibi karşılama ve selamlaşmalar çok daha olumlu bir hava yaratacaktır. Öte yandan araştırmalar, ilk izlenimin yüzde 38 ses tonuyla oluşturulduğunu ve başkası hakkındaki genel yargının yüzde 93'ünün sözlü olmayan iletişim tarafından belirlendiğini gösteriyor. Bu nedenle; dik duruş, gülümseme ve göz teması da oldukça önemlidir. 2. Yanlış kullanılan ifadeler Restorana tek baş...

Koçluk Sanatı

Resim
Koçluk, hayatını sorgulama cesaretini gösteren bireylerin yaşadığı çok kıymetli bir YOLCULUKTUR. ​ Sokrat "İncelenmemiş yaşam yaşanmamıştır." demiştir. ​ Kendi niteliklerimizin, yeteneklerimizin, değerlerimizin farkına vararak yaşamayı hakediyoruz

Anlayış ve Hoşgörü...

İnsan, insan içinde doğar, insan içinde büyür ve her zaman yine insanlarla birlikte yaşar. Bu, onun tabiatının gereğidir. Madem ki; hayat, tek başına değil, toplum içinde sürdürülecektir. O halde, diğer insanlarla, iyi ilişkiler içinde bulunmak icab eder.  Bu, huzurlu ve mutlu olmanın da temel şartıdır. Her insanın düşünce ve davranışları farklıdır. Dünyada hiçbir insanın sesi, huyu, karakteri, sîması, parmak izi, vs.. bir diğerine benzemediği gibi, inanç ve düşünceleri de benzemez. Bu farklılık sebebiyle; meydana gelebilecek olumsuzlukların bertaraf edilmesi için, tarafların asgari müşterekte buluşmaları, başka bir ifade ile ölçülü ve müsamahalı olmaları gerekmektedir. Ailede, okulda ve iş hayatında birlikte olduğumuz kimselere karşı anlayış göstermemiz, toplum içinde daha çok sevilip sayılmaya ve karşılıklı güven duygularının güçlenmesine sebep olur.  Bu da, anlayış ve hoşgörü ile sağlanır.   Hoşgörü; bir anlayış biçimidir. Tolerans, müsamaha ve uzlaşmaya da hoşgörü den...

Yaşam Koçluğunda Etkileşim

Resim
Bir insanın hayatına dokunabilmek için arada bir bağ oluşması gerekmektedir. Bu bağ ise iyi bir dinleyici olarak gerçekleşir.  Koçluk güven, inanç ve yargılamama üzerine kuruludur.  Güven ve bağ Yaşam Koçu ile Danışan ilişkisini dengede tutar. İnsanlar duyulmak ister, bu insan doğasın da ki en güçlü motivasyon kaynağıdır. Duyabilmek için ise tüm benliğimiz ile dinlememiz gereklidir. Eğer gerçekten dinlersek sezgimiz en iyi rehberimiz olur. İyi bir dinleyici olabilmek Yaşam Koçluğu sürecinin temel taşıdır. Bastırılmış bir rahatsızlığın yada hareketteki bir kusurun "kör nokta" da yatıyor olması kuvvetle muhtemeldir. İnsanın doğası gereği anlatmayı severiz. Anlatım esnasında konular arasın da kaybolmak, konunun özü yerine yoğun olarak  duygulara odaklanmak  çözümden uzaklaşmalara neden olmaktadır. Öncelikleri belirlemek çoğu zaman zor olabilmektedir. Duygularımızın bizi yönlendirmesine izin verdiğimiz de aslında kontrolümüzü de onlara devretmiş oluruz. Doğal olan duygul...

Derin Kuyu, Kısa İp.

Resim
Karnı tok bir insanın ekmek çalması mı daha gariptir, aç bir insanın eline fırsat geçtiği halde nefis gözüken bir yiyeceği çalmamış olması mı? Ya da hiç açlık çekmemiş olan birinin ekmek çalan birini yargılaması mı? Üç öğün açık büfeyle beslenen bir insanın ekmek çalmaması onun yeterince “ahlaklı” olduğunu mu gösterir? Yoksa ahlak dediğimiz şey hem çok aç olup hem de eline en sevdiği yiyeceği çalma fırsatı geçtiği anda mı belli olur ancak? Zaten sahip olabileceğimiz ya da canımızın istemediği bir şeyi çalmamak, her tarafı kamera ve güvenlik görevlisiyle dolu bir yerde hırsızlık yapmamak bizi yeterince ahlaklı yapar mı? Bihter  ahlaksız tamam. Ama sen kaç defa  Behlül  gibi biriyle aynı odada yalnız kaldın? Sana bakıp iç geçiren o hafif göbekli ve biraz ter kokan adama yüz vermedin diye sen ahlaklısın ama Bihter namussuz öyle mi? Emin ol, eğer Behlül göbekli, kel ve gözlüklü olsaydı ve o haline bakmadan amcasının karısına asılsaydı öyle bir namus timsali kesilirdi ki Bihte...

Yolumuza Koyduğumuz Engeller

Resim
İnsan, sınırsız bir hayal gücüne ve bunları gerçekleştirebilecek muazzam bir potansiyele sahiptir. Ne var ki zaman içinde oluşturduğu inanç kalıpları, kaygıları ve çevresinin ona öğrettiği ezberlerle bu potansiyelinin büyük bölümünü kullanamaz ve daha da kötüsü farkına bile varamaz hale gelir. İnsanın potansiyeli ile kendisi arasına koyduğu her duvar bir ‘engel’dir. Tim Gallwey bunu “ potansiyel  eksi  engel  =  performans”  formülüyle açıklar. Tıpkı bir balonun havalanmasını engelleyen kayalara bağlı ipleri kesmek gibi, engellerimizi fark edip ortadan kaldırdığımızda her şey kendiliğinden yoluna girer. Kendimize koyduğumuz en yaygın engeller ise şunlardır: 1. NET BİR VİZYONUMUZUN OLMAMASI Genellikle istediğimiz şeyleri kafamızda net bir resim, somut bir hedef ve açık bir amaç haline getiremeyiz. Biri bize hayallerimiz hakkında birkaç detaylı soru sorduğunda isteğimizin netliği ve sınırları hakkında şüpheye düşmeye başlarız. Oysa gideceği limanı bilmeyen yelkenl...

Kısır Döngüden Çıkmak.

Resim
Kimi zaman kendimizi bir hamster çarkında gibi hissederiz. Ne kadar hızlı ve çok koşarsak koşalım yerimizde saydığımızı fark ederiz. Masallardaki  “Az gitmiş, uz gitmiş, bir arpa boyu yol gitmiş”  deyişi gibi… Hedefe ulaşmak şöyle dursun, yönümüzü bile değiştiremeden boşa çabalar dururuz. Bu bir  ‘kısır döngü’ dür. Aynı olumsuz sonucu veren ve çözüm getirmeyen durumların tekrarlanması, olarak tanımlanabilir. Enerjimizi tüketen ve bizi umutsuzluğa iten bu kısır döngüleri kırıp istediğimiz hayatı yaşamak için yaşantımızda birkaç ince ayar ve güncelleme yapmak gerekiyor: 1- RUTİNDEN KURTULUN İnsan beyninde günde ortalama 70 bin fikir dolaşır ve bunların %95’i bir önceki günle aynıdır. Bunun en temel sebebi günlerimizin ve o günler içindeki eylemlemlerimizin neredeyse aynı oluşudur. Her gün aynı görüntüleri, aynı duyguları, aynı sesleri, aynı tatları görmek beynimizi de rutine alıştırır ve yeni düşüncelere kapatır. Her gün kahvaltıda aynı şeyleri yemek, işe aynı yoldan gitmek...

Çerçeve Değişirse Resim de Değişir

Resim
Orhan Kemal, “Çikolata” adlı öyküsünde, sinirlenen bir kız için  “…kızın kırmızı tokası sarardı”  der. İlk okuyuşta tokanın nasıl olup da renk değiştirdiği ve bunun kızın öfkesiyle ne ilgisi olduğu belki anlaşılmayabilir ancak usta yazarın sanatsal bir ifadeyle anlattığı, normalde kırmızı olan tokanın, kızın öfkeden kıpkırmızı olan suratının yanında sarı gibi görünmeye başladığıdır. Gerçekten bazı renkler tek başınayken başka, diğer rengin yanında başka algılanabilir. Az önce mavi gibi gözüken bir rengin yanına öyle bir mavi koyarsınız ki, o renk birden yeşil gözükür gözünüze. Resimlerin çerçeveleri de bunun gibidir. Etrafındaki o renklerin ve şekillerin etkisi, görenin izlenimini ve yorumunu derinden etkiler. Çerçeveyi değiştirdiğinizde yeni bir resme bakar gibi olursunuz. Bu, yaşamımızdaki birçok alan için de geçerlidir. O olayın niteliği, bizim ona hangi açıdan baktığımıza göre değişkenlik gösterir. NLP’de “yeniden çerçeveleme” olarak adlandırılan bu durum basit ama ilginç ...

'Psikolojik bir savaştayım' diyorsanız...

Resim
İnsan psikolojisinde, hakim olma arzusu hep olmuştur. Kontrolü elinde tutmak isteyen kişi veya kişiler, ahlaki sınırlar içinde veya dışında kalarak bunu devam ettirmeye çalışırlar. Egemen olma duygusu evrensel bir duygudur. Bu duyguyu adil ve doğru yönetebilmek, tarihte çok az liderde gerçekleşmiştir. İster ailede, ister şirket yönetiminde, isterse ülke yönetiminde olsun bazı psikoloji yasaları biliniyorsa doğru kararlar verilecek, doğru yöntemler uygulanacaktır. Psikolojik savaş; klasik anlamdaki savaşın kazanılması veya kaybedilmesinde, savaştan sonra da üstünlüğün devam etmesinde, yahut sorunların çözülmesinde insanların ruh haline etki ederek sonuç almak olarak tanımlanır. Düşmanını tanımayan, savaşta yenilir. Hem kendisini hem düşmanını tanımayan savaşta yenildiği gibi savaştan sonrada toparlanamaz. Düşmanını tanımayıp kendisini tanıyan, savaştan sonra başarıya ulaşabilir. Hem kendisini hem düşmanını tanıyan gücün ise, yenik düşme ihtimali yok gibidir. Kendisini tanımayıp düşmanın...

7 günde mutluluğun formülü

Resim
Kendinizi mutlu edebilmeniz için bir köpek almanızı ya da uzak bir yerlere tatile gitmenizi önerebilirdim… Ama ben bu satırlarda, kolay ve pratik önerilerle bir hafta içinde mutluluğun kapılarını aralamanızı sağlayacağım!  İster genç ister yaşlı olun, bir şekilde herkes gibi siz de mutluluğu yakalamaya çalışıyorsunuz. Belki çok seveceğiniz bir eş arıyor, çocuk sahibi olmak ya da iyi para kazanmak istiyorsunuz. Bunlar tabii ki sizi mutlu edecek hayaller… Ancak bir de hayatın akışında mutlu olabilmek ve bu mutluluğu koruyabilmek var. Aslında çok büyük bir şeymiş gibi gözükmeyen ama temelinde pozitif etkilere fırsat veren “küçük mutlulukları” bir yaşam şekli olarak düşünürseniz işiniz daha da kolaylaşacak. Sizi üzen, aşağı çeken ya da kızdıran durumlara karşı koruma kalkanı oluşturacaksınız. İşe hemen koyulmak için günlerden yardım alın. Pazartesiden başlayıp pazara kadar kendinize ufak hedefler koyun ve kalıcı mutluluk için ilk adımı atmaya başlayın!   PAZARTESİ  SESİ BİRAZ...