Kayıtlar

Aralık, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Online Terapi Nedir?

Resim
Online Terapi Nedir? Online Terapi Öncesi Bilinmesi Gerekenler 1980’lerden itibaren teknoloji ve internet kullanımının tüm dünyada yaygınlaşması bazı hayat pratiklerinin de değişmesine ve dönüşmesine neden oldu. Birçok hizmete internet üzerinden erişilmesi hem sadece yaşadığımız yerdeki imkanlarla sınırlı kalmamamızı hem de zaman kaybetmememizi sağladı. 2020 yılının başından itibaren tüm dünyada yaşanan pandemi dolayısıyla da internet üzerinden kullanılabilen her hizmet hayati bir önem taşımaya başladı.  Peki bu bağlamda düşündüğümüzde online terapi hizmetini nasıl değerlendirebiliriz? Neden online psikoterapi hizmetine ihtiyaç duyarız?  Online psikoterapinin avantajları ve dezavantajları neler olabilir ve yüz yüze psikoterapi kadar fayda sağlayabilir miyiz? Online Terapi Nedir? Online terapi, terapist ve danışanın farklı sebeplerle yüz yüze görüşmeleri yürütemediği durumlarda internet üzerinden psikoterapi hizmetinin sağlanmasıdır. 1986 yılında Cornell Üniversitesi’nde kurula...

Bazı insanlar neden kötü? Hep mi kötülerdi

Resim
Kişilik psikolojisi kötülüğü nasıl açıklıyor? Bazı insanlar neden kötü? Hep mi kötülerdi? Bazı insanlar neden bencil ve kötü karakterlidir, başkalarına acı çektirmekten hoşlanır? İnsan beyninin en karanlık köşelerini inceliyoruz  Diyelim ki zararsız böcekleri kahve öğütme makinasına atıyorsunuz; bu iş hoşunuza gider miydi? Ya da sokaktan geçen herhangi bir insanı sağır edici bir sesle korkutmak? Bunlar Delroy Paulhus’ın içimizdeki “kötü insanları” anlamak için yaptığı deneylerden bazıları. Kanada’daki British Columbia Üniversitesi’nde psikoloji profesörü Paulhus bazı insanların neden başkalarına acı çektirmekten hoşlandığı sorusuna cevap arıyor. Bu tür insanlar ise sadece psikopatlar ve katiller değil; okuldaki zorbalardan internet trollerine, hatta politikacı ve polis gibi toplumun üst kesimine mensup kişiler bile bu kategoriye girebiliyor. Paulhus, bu insanlar hakkında hemen yargıya varmanın kolay olduğunu söylüyor. “Tanıştığımız insanlar hakkında melek ve şeytan kalıbını kullanm...

Karantina Günlerinde Psikoloji.

Resim
Covid-19 ile mücadele içerisinde olduğumuz bugünlerde bütün toplumların deneyimlediği bir durum var; “karantina altında olmak” ve karantinada olmanın sonucu olarak “fiziksel izolasyon”. Yapılan araştırmalara göre karantinanın psikolojimiz üzerinde negatif etkileri var. Yoğun kaygı, kızgınlık, öfke gibi duygular veya beklenmedik, gerçek dışı düşünceler bunlara örnek olabilir. Öncelikli olarak bu gibi olağan dışı durumlarda bu tepkilerin normal olduğunu hatırlamakta fayda var. Sonrasında ise dengeli bir halde bu süreci yürütebilmek adına stres faktörlerini ve destekleyici kaynaklarımızı tanımamız yardımcı olacaktır. Peki ne oluyor da duygularımız ve düşüncelerimiz karantina sürecinde bizi zorlar hale geliyor? Bu süreç içerisinde farkında olduğumuz veya olmadığımız stres faktörleri olduğu söylenebilir: Karantinanın süresi (uzun/kısa) Bulaş korkusu (kendisine/yakınına) Can sıkıntısı (hapsedilmişlik hissi/rutinlerin bozulması/fiziksel mesafe) Temel ihtiyaçların karşılanmasındaki yetersizlik...

Psikoterapi Nedir?

Resim
Psikoterapi nedir? dendiğinde birçok kişinin aklında bir divana uzanıp, çocukluğunuzu anlattığınız ya da terapistin size akıl verdiği bir resim canlanmaktadır. Peki gerçekte psikoterapi nedir, ne değildir? Psikoterapi, gerekli eğitimleri almış bir uzman eşliğinde duygularınızı, düşüncelerinizi, kendiniz ve diğerleriyle ilgili inançlarınızı, kişisel yaşantılarınızı güvenli bir biçimde keşfetme sürecidir. Bir profesyonel ile yapılan konuşma tedavisidir. Psikoterapi size, yaşadığınız zorluklar ya da sıkıntılarla ilgili içgörü kazandırmayı, düşünce ve davranışlarınızda değişiklikler meydana getirmek için motivazsyonunuzu arttırmayı ve bu değişiklikler için uygun yollar bulmanıza yardımcı olmayı amaçlar. Psikoterapiyi arkadaş ile dertleşmekten ayıran özellikler nelerdir? Terapist ile danışan arasındaki ilişki, profesyonel, danışan odaklı, etik kurallara bağılı ve tedavi edici bir ilişkidir. Terapist, sizi eleştirmez, yorum yapmaz, öğüt vermez. Sizin kendi özelliklerinizin farkına varmanıza ...

Geçirdiğiniz çocukluk yaşlılığınızı belirliyor

Resim
Geçirdiğiniz çocukluk gelecekteki yaşlılığınızı belirliyor. Bana çocukluğunu anlat, sana nasıl bir yaşlı olacağını söyleyeyim! Yaşamın her döneminin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, bireyin yaşlanırken her dönemden yaralar alarak büyüdüğüne dikkat çekiyor. Uzmanlara göre nasıl yaşlanacağımızı, yaşlandığımızda kim olacağımızı ve nasıl hissedeceğimizi çocukluk, gençlik ve yetişkinlik döneminde yaşadıklarımız belirliyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Uzman Klinik Psikolog İnci Birincioğlu, hayatın önemli dönemlerinden biri olan yaşlılık dönemindeki psikolojik değişimleri anlattı. 65’TEN SONRA YAŞLILIK BAŞLIYOR Uzman Klinik Psikolog İnci Birincioğlu, “Psikoloji tarihine baktığımızda; insanın kimlik ve kişilik kavramlarının gelişimi ya da dönüşümü üzerine birçok kuram oluşturulduğunu görürüz. Bu kuramlar insanın doğumundan itibaren fiziksel olarak olgunlaşmasına paralel olarak, psikolojik ve sosyolojik anlamda da bir takım değişim süreçleri...

Daha çok gülümsemeniz için sebebler

Resim
Gülmenin herkese yakıştığı bilinir, peki hakkında pek de bilinmeyen gerçekler nedir? KADINLAR ERKEKLERDEN DAHA FAZLA GÜLÜMSER Genellikle kadınlar erkeklerden daha fazla gülümsüyor. Ancak aynı iş yerinde çalışan erkeklerin de kadınlar kadar gülümsediği tespit edildi. Nedeni de aynı sosyal rollere sahip olan erkeklerin kadınlardan etkilenmesi… Ayrıca erkek çocuklar kız çocuklara göre daha az gülümsüyor ama daha fazla göz kontağı kuruyorlar. GÜLÜMSEMEK MAKYAJDAN DAHA ÇEKİCİDİR Yapılan bir araştırmaya göre erkeklerin %69'u kadınların gülümsemelerini makyajlı olmalarından çok daha çekici buluyor. HER YENİ DOĞMUŞ BEBEK GÜLÜMSEYEBİLME YETENEĞİNE SAHİPTİR Yeni doğmuş bebekler birçok davranış ve sesi etraflarına bakarak öğreniyorlar. Ancak bilim adamları yeni doğmuş bir bebeğin doğuştan gülümseyebilme yeteneğine sahip olduğuna inanıyor. KENDİNİZİ GÜLÜMSEMEYE ZORLAMAK PSİKOLOJİNİZİ DÜZELTİR Psikologlar kendinizi gülümsemeye zorlamanın depresif ruh halinden çıkılmasında yardımcı olduğunu söyl...

Sürekli Yorgun Hissetmek

Resim
Sürekli hale gelen ya da tekrarlayan yorgunlukları lütfen dikkate alın. Özellikle, dinlenme halinde bile devam eden yorgunluklarınızın nedenini mutlaka araştırın. Yorgunluk yaşam kalitesini düşüren, yakaladığı herkesi keyifsiz, mutsuz eden, yaygın bir sorun. Fazla uzarsa iş verimini de düşürebiliyor. Psikolojik kökenli olanı da var, fiziksel kaynaklı olanı da. Psikolojik yorgunluk, bütün dinamizmini, enerjisini yitirmiş, bedbin ve bezgin “parmağının ucunu bile kıpırdatmak” istemeyen, “isteksiz, umutsuz, içi boşalmış, hatta pili bitmiş, uykuya eğilimli” birini anlatır. Fiziksel yorgunluk ise kol ve bacaklarda ağırlık, bedende izahı zor bir tükenmişlik, hatta ağrılarla kendini hissettirir. Rahatsızlık veren bu his hemen “kötü bir durum” olarak algılanmamalı, “yolunda gitmeyen, uygun olmayan, koşulları zorlayan bir bozukluğa veya saldırıya karşı organizmayı uyarmaya çalışan bir tür alarm işareti” gibi düşünülmelidir. Yoğun fiziksel aktiviteler sonrası yorgunluk belirtilerinin ortaya çıkma...

Kalabalıkta bulunmak istemiyorsanız…

Resim
Evden çıkmakta zorlanıyor, kalabalık ortamlarda bulunmak istemiyor, tünele girmekte, sinema veya tiyatroya gitmekte hatta kapalı otoparklarda bulunmaktan ve asansör, uçak, otobüse binmekten korkuyorsanız agorafobi olabilirsiniz! Uzmanlar bu durumun kişilerde kontrol kaybı, kalp krizi ve ölüm gibi düşüncelere sebep olduğuna dikkat çekiyor. Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi’nden Uzm. Klinik Psikolog Serkan Elçi, agorafobi hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu. “Çoğu insan bazı şeylere karşı korku yaşamaktadır. Bunlar; doğaüstü varlıklar, hayvanlar veya evde yalnız kalmak gibi şeyler olabilir. Agorafobi ise kelime anlamı olarak alan korkusu anlamına gelmektedir” diyen Serkan Elçi, “Bu korku, kişinin bir alana sıkışmış hissi yarattığı, utanılacak bir duruma düşecekmiş gibi düşündüğü, panikleyip, bulunduğu ortamdan çıkamayıp, kaçamayacakmış gibi gelen bir anksiyete bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. Kontrolü kaybedip delirecekmiş gibi, kalp krizi geçirecek hatta ölecekmiş gibi...